Her şeyden önce, Beşiktaş takımın vücut dilini, zirveyi kovalayan bir üslübu olduğu dünkü görüntülerle asla söylenemez. Sayısız korner, kenar ortası ve pası birbiri ardına bu kadar gayri ciddi ve iş olsun diye kullanan bir ekip. Sanırız başka türlü de ifade edilemez. Biliyoruz ki, şimdi büyük çoğunluk zemini bahane edecek. Onlara da şu karşılığı vermek lazım: ‘Sizin zemin koşullarına uymanız gerekirken, zemini kendinize uydurma gibi boş ve ahmakça bir beklenti içinde niye dolaştınız maç boyu acaba?’.
Beşiktaş takımında en kötü oyuncularının Trabzon’a karşı dinlendirilenler olması ayrı bir ilginçlikti. Holosko, Delgado hatta şaşırtıcı biçimde bu kez onlara uyan Nobre, ofansif anlamda sınıfta kaldı. Mustafa Denizli’nin Delgado sabrı övgülere sığmayacak cinstendi. Cisse ve Sivok yokluğunda Toraman’ı savunmadan alıp, önliberoya çekmişti. Ancak İbrahim’in görevi, sadece Yusuf’u kontrol etme olunca, Beşiktaş ikinci bölgede oyun kurucusuz kaldı. En azından ikinci 45’te bu açık Uğur İnceman’la giderilebilirdi.
Sürekli Beşiktaş’ın 90 dakika maçı bırakmayan yönü konuşuluyor. Yalnız, maça asılmayla, fiziki konumu birbirinden ayırmak lazım. Kartal, güç olarak son derece eksik, bunu ikili mücadeleler ve 2. topların sürekli rakibe kaptırılmasından net anlıyoruz. Ama daha önemlisi, yıldız diye nitelendirilen oyuncuların, vurdum duymazlığı Beşiktaş’ın asıl belalısı.
Bursa’ya gelince, vasat bir mücadeleyle dünden razı oldukları 1 puanı rahat aldılar. Aynı şekilde Kuddusi Müftüoğlu da kendisine fazla iş düşmeyen bir 90 dakika yönetti.
|